İkili Opsiyonlar’da Duygu Yönetimiyle Kazancınızı Artırın
Updated: 19.05.2025
Bir İkili Opsiyonlar traderının işlem psikolojisi: İkili Opsiyonlar’da psikoloji (2025)
Sevgili arkadaşlar, bugün İkili Opsiyonlar (ve diğer tüm finansal piyasalarda) oldukça önemli bir konuyu ele alacağız. Konumuz: Bir traderın işlem psikolojisi. Bu bilgileri edinmeden asla kârlı ve başarılı bir yatırımcı olamazsınız.
O zamanlar çok düşük meblağlarla işlem yapmaya imkân tanıyan bir İkili Opsiyon Brokeri (ya da İkili Opsiyon Ticaret Platformu) neredeyse yoktu, bu yüzden fazla seçeneğim de yoktu. Birkaç gün sonra cent hesabı olan bir Dijital Opsiyon Yatırım Şirketi buldum – bu benim için en büyük zorluk değildi. Hesabıma 20 dolar yatırdım ve bir hafta sonra 100 dolar çektim. “Başarının başlangıcı” diye düşünmüş olabilirsiniz, ama aslında bu tamamen şanstı. Nitekim bir hafta sonra aynı 100 doları tekrar kaybettim, üstelik kendi cebimden de ekleyerek.
Bir buçuk yıl (ayda birkaç kez işlem yapıyordum) böyle geçtikten sonra, İkili Opsiyonlar’da kârlı olmak için büyük bir hesaba ve iyi bir işlem stratejisine ihtiyaç olduğuna karar verdim – neticede YouTube’daki tecrübeli traderlar da böyle söylüyordu, neden onlara kulak asmayayım? Aynı zamanda cent hesabı yerine, OptionBit adlı İkili Opsiyon İşlem Sitesinde işlem yapma hevesim vardı; çünkü o dönem tam da (beta test aşamasında mıydı hatırlamıyorum) “AlgoBit” adlı robotunu yayımlamıştı. Bu fırsatı kaçırmak istemedim.
Çok düşünmeden bir işlem stratejisi buldum, bu Aracılık Hizmetine kayıt oldum ve 1000 dolar yatırım yaptım. İşlemlere başladım: Her kaybı, Martingale ile telafi etmeye çalışıyordum. Neredeyse her işlemde korkuya kapılıyordum – gerçekten ürküyordum. Diğer “tecrübeli” yatırımcılar gibi ben de günde 8-12 saat (profesyoneller böyle yapıyor, öyle değil mi?) sıkılmadan işlem yapmaya devam ettim. İlk iki günde hesabı 2100 dolara çıkardım, üçüncü gün 980 dolara düştüm ve onu da birkaç gün içinde kaybettim.
Bir anda çok para kazanma sevincim, ani kayıplarla korkuya dönüştü, ardından başarısızlık sonucu düştüğüm moral bozukluğu geldi. Çünkü elimdeki son parayı da kaybetmiştim. O dönemde iki hafta boyunca sadece 10 dolarla yaşamak zorunda kaldım; burs ve yarı zamanlı işimin maaşını bekledim. Üstelik her gün okula gidip yarı zamanlı çalışmaya devam etmem gerekiyordu... Bu iki hafta içinde birkaç kilo verdiğimi hatırlıyorum – mecburi bir diyet gibiydi. Ancak asıl sıkıntı bundan sonra başladı. O günden sonra sürekli para kaybetmeye başladım – yatırdığım meblağlar birkaç saat içinde eriyordu, bir sonraki güne bile yetişmiyordu. Bu durum iki yılı aşkın süre devam etti.
Uzun süre hatanın tam olarak nerede olduğunu düşündüm: Belki işlem stratejim yetersizdi ve başka bir strateji seçmeliydim, belki bilgi eksikliğim vardı, belki işlemlere yanlış noktadan giriyordum... Aslında hepsinde hatalıydım ama çok geç fark ettim.
Bu durumu analiz ettiğimde hatanın her şeyde yattığını gördüm ve hepsi de işlem psikolojisine dayanıyordu:
Tüm kariyerim boyunca yüzlerce işlem stratejisi denedim; ancak bu bana ne kazandırdı ki? Duygularımı yönetmesini bilmiyordum – açgözlülük hep öndeydi ve bu da kayıplara yol açıyordu. Bu, kağıttan yapılmış bir temelin üzerine çelik çatı kurmaya benziyor – nafile. Duygularımı sıfıra indiremediğim sürece iyi bir stratejiden de fayda göremedim!
Bir traderın işlem psikolojisi, tıpkı okulda temel eğitimi almak gibidir. Temel eğitimi bitirdiğinizde istediğiniz mesleğe yönelebilirsiniz. İşlem psikolojisini öğrendiğinizde de aynı şekilde istediğiniz alanda kendinizi geliştirebilirsiniz:
Korkuyu muhtemelen hepiniz yaşamışsınızdır. Genellikle bir trader, açtığı pozisyonun artıyla mı eksiyle mi kapanacağını düşünüp durur. Eğer fiyat tahmin yönünde ilerliyorsa korku bir miktar azalır ama yine de tamamen geçmez (ya fiyat tersine dönerse?), eğer fiyat tahmine zıt ilerliyorsa korku, işlem kapanana kadar sizi rahat bırakmaz.
Ancak korkunun başka sebepleri de olabilir: Hata yapma korkusu, yeni bir işlem açma korkusu veya bilinmeyenden duyulan korku gibi. Hangi tür korku olursa olsun, başlangıçtan beri sizi kârdan uzaklaştırır, dolayısıyla para kaybına yol açması kaçınılmaz olur.
Korku, çoğu zaman sizi düşünmeden hareket etmeye iter: Kayıpları hızlı telafi etmek için işlem miktarını artırma, hırsla zararı geri kazanmaya çalışma veya hepsini tek seferde yatırma gibi. Peki korku neden ortaya çıkar?
İşlem psikolojinizde korku, genellikle çok büyük bir hata yaptığınızın sinyalidir. Çoğunlukla bu hata, tek bir işleme çok fazla yatırım yapmaktan kaynaklanır. Ama aynı zamanda, traderın geçmiş deneyimlerinden de beslenebilir. Örneğin geçmişteki büyük kayıplar traderı “Tekrar aynı şey olacak mı?” diye korkutabilir.
Ayrıca kaybetmeyi göze alamadığınız parayla işlem yapıyorsanız veya kazanmak zorunda olduğunuzu düşünüyorsanız bu korku büyür. Hayatındaki birçok işte başarısız olmuş bir kişi “Ya yine başaramazsam?” diye korkabilir.
Korkuyla başa çıkmak için öncelikle kaynağını anlamalısınız. Önce demo hesapta işlem yapın. Demo hesapta da korkunuz sürüyorsa, bu hata yapma veya yeni bir şeye başlama korkusudur. Demo hesapta rahatsanız ama gerçek hesabınızda korku başlıyorsa, demek ki “para kaybetme korkusuyla” mücadele etmelisiniz – çünkü demo ve gerçek hesap arasındaki tek fark paranın gerçek olup olmamasıdır.
Korkuyla mücadele etmek için şu faktörleri ortadan kaldırarak başlayın:
İşlemler, olasılık temellidir: %100 sonuç veren hiçbir strateji yoktur, dolayısıyla her işleminiz kârla sonuçlanabileceği gibi zararla da sonuçlanabilir. Traderın görevi, istatistiksel olarak doğru tahmin olasılığını kendi lehine çevirmektir. Bu nedenle işlem stratejileri kullanırız.
Diyelim ki stratejiniz uzun vadede %75 kârlı işlem oranı veriyor. Bu, 100 işlemin 75’inin kazançla, 25’inin kayıpla sonuçlandığı anlamına gelir. Bizler tek tek her işlemin sonucunu önceden bilemeyiz; stratejinin her sinyaline işlem açmakla yükümlüyüz. Sonuçta 75 kazanç, 25 kayıp elde ederiz.
Bunu anlamak için bir zar örneği verelim: 6 yüzü olan bir zar alın. Zarın 1 yerine “2-6 arasını” geleceğini varsayarak bahis oynayalım. Yaklaşık %83 ihtimalle 2-6 gelecektir, %17 ihtimalle ise 1 gelecektir. Zar atarken hangi sayının geleceğini asla tam bilemeyiz; ancak istatistiksel olarak lehimize bir durum vardır – %83 olasılık “2-6” gelmesidir. İkili Opsiyonlar’da tüm mesele, doğru tahmin olasılığını kendi lehimize çevirmektir.
Bu yüzden her bir işlemi tek başına değerlendirmeyin – tek bir işlemin sonucunu önceden kestiremeyiz, ama genel tabloyu bir strateji yardımıyla tahmin edebiliriz. Her işlemde büyük paralar kaybetme korkusu yaşıyorsanız bu, muhtemelen risk yönetimi sorununuza işaret eder – riskiniz çok yüksek demektir, acilen miktarı düşürmeniz gerekir.
Benzer bir korku, işlem hesabında kısa sürede büyük zarar etme korkusudur. Örneğin yeni başlayanlar “100 dolar yerine sadece 10 dolar yatırayım, fazla risk almayayım!” diye düşünürken, aslında 10 dolarlık hesapla tek bir işlemlik risk oranını da %100’e çıkarmış olurlar. Bu da risk yönetimi kurallarına aykırıdır – hesap bakiyeniz, en az 20-100 işleme yetecek kadar olmalıdır. Değilse bu hatayı düzeltmelisiniz.
Aynı korku, Martingale işleminde de ortaya çıkar – her kayıp sonrası işlem miktarı, hesabınızın %30-60’ına varabilir. Ne yazık ki Martingale yöntemi, kârlı işlem kurallarının çoğunu ihlal eder. Bu yüzden kesinlikle bu teknikten uzak durmalısınız!
Açgözlülük, bir traderın planladığından çok daha fazla işlem açmasına, işleme yatırdığı riskleri artırmasına ve her kayıptan sonra hırsla tekrar işlem açmasına neden olur.
Bazen traderın açgözlülüğü, istediğinden daha az kazançla yetinmesine bile yol açar. Örneğin bazı yatırımcılar, açık işlemin durumunu analiz etmek yerine kârı “hemen cebe atma” isteğiyle işlemi erken kapatırlar. Brokerlar da bunun için “işlemi erken kapatma” özelliğini sunar. Eğer pozisyon kârdaysa, broker genellikle başta planlanan ödemeden daha azını verir; pozisyon zarardaysa erken kapatma, sadece küçük bir kısmını kurtarmayı sağlar.
Kârdaki işlemi erken kapatan açgözlü bir yatırımcı, potansiyel kazancından eksik yararlanır. Zarardaki işlemi erken kapattığında ise bazen fiyat, traderın lehine dönüp kazançla kapanabilecekken işlem çoktan kapatılmış olur. Bu durum, yatırımcıyı kendi hazırladığı tuzağa düşürür.
Ancak bu, açgözlülüğün verebileceği en büyük zarar değildir. Açgözlülük, bir traderı yorulmadan sürekli işleme sokar: Ya trader tükenip kalır ya da hesabındaki parayı kaybeder. Açgözlü trader, “boş durmak” yerine “sürekli işlem açıp para kazanma” düşüncesindedir. İş öyle bir noktaya gelir ki, sabah kâr eden ama akşam yorgunluktan tüm kârını ve kendi parasını da kaybeden yatırımcılarla sıkça karşılaşırız.
Açgözlülükle mücadele etmenin yolu, işlem planı hazırlamaktır. Bu planda, aşırı işlem yapma durumlarını öngörüp önceden belirlenmiş kurallarınız olmalıdır. Ayrıca bazı psikolojik kurallar da sizi durdurabilir, örneğin:
Bir traderın umudu ve beklentileri, kaybetme korkusuyla iç içedir. Trader, zarardaki pozisyonun döneceğini umut eder. Ama bildiğiniz gibi bir trader “duaya kaldıysa” çoktan kaybetmiş sayılır.
Umut ve beklentilere bel bağlamak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Ama istatistiğe veya işlem planınıza güvenebilirsiniz. İşlem planında “umut” diye bir şey yoktur; her şey en ince ayrıntısına kadar yazılıdır ve her senaryo düşünülmüştür.
Bir işlem planı olmayınca, trader’ın tek dayanağı “umarım bu sefer tutar” inancı olur – ki bu da şanstan ibarettir ve şans er ya da geç ters döner.
Aynı şekilde yeni başlayan traderlar genelde “her işlemi kârla kapatayım” gibi %100 başarıya odaklanırlar. Bu da gerçek dışı bir beklentidir. Ardından “%100 mümkün değilse en azından her günü kârla kapatayım” düşüncesi gelir. Bu, “kayıpları kabullenememe,” “Martingale kullanma,” “risk yönetimini ihlal etme” gibi yanlışları tetikler.
İşte bu, pek çok İkili Opsiyon İşlem Sağlayıcısının (brokerların) beklediği “hedef kitle”dir. Henüz işlem açmadan hataya düşmüş bir yatırımcı… Beklenti veya umut yerine işlem planı ve risk yönetimi üzerine yoğunlaşmak, sizi hatalardan korur.
Aşırı özgüven, yatırımcıyı kendisinin “neredeyse” profesyonel olduğu yanılgısına sürükler. Aslında durum hiç de öyle değildir. Yoğun bir aşırı özgüvenin ardından gelen büyük kayıpların yıkıcı etkisi, traderın hesabının sıfırlanmasına kadar gider. Üstelik bu tip traderlar, çoğu zaman “hemen çok kazanmak” arzusuyla büyük meblağlarla hesap açarlar.
Oysa piyasa, kim olduğunuza veya ne kadar paranız olduğuna bakmaz. Sizi tanımaz, başarılarınızla övmez veya hatalarınızı affetmez. Kazanmışsanız da bu sizin başarınızdır, kaybetmişseniz de sizindir.
İkili Opsiyonlar’da aşırı özgüven, bir traderın bir diğer düşmanıdır. Aşırı özgüven sahibi kişiler, değişen piyasa koşullarına uyum sağlamakta zorlanır, hatayı kabul etmez ve başarısızlığa hazırlıklı olmazlar. Başarılı bir traderda olması gereken esneklik onlarda yoktur.
Kârlı işlem için ihtiyacınız olanlar:
Göreviniz aslında çok daha basit – bir “işlem robotu” gibi davranmak. Robot, “işlem açsam mı açmasam mı” diye düşünmez; programına göre belirli koşullar oluşunca otomatik olarak işlem açar. Yani sinyal varsa işlem açar!
Sizin “işlem robotu” algoritmanız, işlem planınızda yazıyor! O plan, nerede işlem açacağınızı (ve nerede açmayacağınızı) tam olarak belirler.
Aradaki fark büyüktür. Peki sezgiye ne zaman güvenmek gerektiğini, ne zaman plan dışı hiçbir şeye kulak asmamanız gerektiğini nasıl anlarsınız? Deneyim, zamanla biriken bilgidir. Bir fiyat grafiğini 10 bin saat incelediğinizde “piyasanın nerede nasıl davranacağına” dair tecrübeleriniz artar.
Bu 10 bin saatlik kuralı rehber alın; eğer ciddi bir “ekran süresi” ve işlem deneyimine sahipseniz, o zaman sezginize yer verebilirsiniz. Zaten o noktada başkalarının tavsiyesine ihtiyaç duymayacak kadar ilerlemişsinizdir.
Bu insanlar, piyasanın “onlara” uyup para kazandırması gerektiğini düşünür; “Ben haklıyım ve piyasaya bunu kanıtlayacağım!” yaklaşımındadırlar. Oysa piyasa kimseyi tanımaz. George Soros’un şu sözlerini anımsayalım: “Haklı veya haksız olmanız önemsiz. Önemli olan, haklıyken ne kadar kazandığınız ve haksızken ne kadar kaybettiğinizdir.”
“Ben haklıyım!” diyen bir trader, hatalarını kabul edemez. Dolayısıyla onları nasıl düzelteceğini de bilemez. Bu yüzden aynı hatada ısrar edip durur. Oysaki piyasada esnek olmak ve farklı bir bakış açısına geçebilmek gerekir.
Bu sorunla baş etmek kolay değildir. Öncelikle kendinize “yanılıyor” olabileceğinizi itiraf etmelisiniz. Bu bile birçok kişi için son derece zor. Bunu başarsanız bile “düşünce yapınızı” tamamen değiştirmek için uzun bir çaba harcamanız gerekir.
Eskiden “haklı çıkma” ihtiyacı duyduğunuz noktada, şimdi işlem planına dayalı “bilinçli” bir yaklaşım benimsemelisiniz. Eskiden “ben bilirim” dediğiniz yerde, şimdi işlem disiplini olmalı ve sizi doğru adımı atmaya zorlamalı. Başlarda kendinizi kurallara uymaya zorlamak epey zordur.
Birçok yatırımcı, “Ben hatalıyım” diyebilecek olgunluğa ulaşsa bile, sonrasında tamamen farklı bir düşünce tarzına geçmekte zorlanır. Bu süreç uzun sürer ve sonuca ulaşmak traderın azmine bağlıdır. Ufak bir tereddütte tekrar “Ben haklıyım!” saplantısına geri dönebilirsiniz – bu da baştan kaybetmeye götürür.
Unutmayın, asıl hedefiniz piyasada para kazanmak, “her zaman haklı çıkmak” değil. Haklı olmak elbette güzel, ama bu hatalı işlem sonuçları doğurmuyorsa. Mesela doğru bir işlem planı yapıp ona sadık kalmak, “haklı” olmanın güzel bir örneğidir ve kimse sizi eleştiremez.
Yeni başlayan birçok kişi bu prensibi unutur, “sonuna kadar işlem” açarak bütün hesabını kaybeder. Halbuki o gün kârla kapatılabilecek bir işlem, devam edildiği için zarara dönüşür. Yeni başlayanlar için kayıp adeta her köşededir.
1. soruda iki seçenekten birini seçin:
Doğru cevaplar, ilk soruda birinci, ikinci soruda ise ikinci seçenektir. Bu yaklaşım, size kayıpları kısa kesmeyi ve kârın büyümesine izin vermeyi öğretir.
Teoride kulağa hoş gelse de duygusal davranarak veya açgözlülükle yapılan ortalama maliyet, büyük kayıplara sebep olabilir.
Bu yöntemi kullanacaksanız, sıkı risk yönetimi kurallarınız olmalı. Ayrıca teknik olarak hangi durumlarda zararda ek işlem açmanın mantıklı olduğunu, hangi durumlarda ise tamamen gereksiz olduğunu bilmelisiniz.
Zarardaki işlemi ortalama maliyete çekmek, kayıpları azaltma veya kârı artırma fırsatı sağlayabilir, ama her durumda uygulanmaz. Yeni başlayanların bu tekniği bilinçsiz kullanması, çoğu zaman para ve zaman kaybıyla sonuçlanır.
Oyuncu, soğukkanlı analiz yerine şans ve içgüdülerle hareket eder. Bu yüzden her an tüm parasını kaybedebilir. Oysa bir trader, katı bir plan dahilinde, kontrollü risk yönetimine sadıktır ve tüm bakiyesini asla riske etmez. İşte oyuncu ve trader arasındaki temel fark budur.
Oyuncu, kafasına göre işlem açar; şansa güvenerek pozisyonun yönünü belirler ve kaybettikçe hırsla daha büyük işlem açar.
“Oyuncu” psikolojisindeki bir kişi için şu durumlar gayet normaldir:
Siz bir trader olarak daha baştan yolunuzu seçin. Tüm riskleri öngörerek sınırlamalısınız. Aksi hâlde “ya hepsi ya hiç” mantığıyla oyuna girmeniz, bir tesadüf dışında büyük olasılıkla sizi zarara götürür. Buraya eğlence için değil, kazanç için geldiğinizi unutmayın!
Çünkü piyasanın bir psikolojisi vardır. Fiyatı, bankalar, finans kuruluşları veya büyük yatırım şirketleri gibi “akıllı para” yönetir. Fiyatın yukarı mı aşağı mı gideceğine onların emirleri etki eder. Peki onlar bu kararı nasıl verir ve biz bunları nasıl tahmin edebiliriz?
Fiyatın “hafızası” olduğunu söylerler. Piyasa psikolojisi, fiyat hareketlerine dair geçmiş veriler ve bu “akıllı para”nın psikolojik reaksiyonları üzerine kuruludur. Geçmişe bakarak, “Geçen yılın bu zirvesi geçilemez; en yüksek fiyattan satmalıyız!” gibi bir refleksle hareket ederler. Böylece “direnç seviyesi” oluşur.
Benzer şekilde “fiyat artık daha fazla düşmez; şu an almak için en iyi nokta” düşüncesiyle “destek seviyesi” oluşur. Büyük yatırımcılar (akıllı para), en ucuz fiyattan almak ister; aynı zamanda, fırsatı kaçırma korkusuyla bu alımı yaparlar. Sonuçta fiyat yükselir.
Piyasanın veya akıllı paranın psikolojisi “ucuza al, pahalıya sat” mantığına dayanır. Yine de insan psikolojisidir ve herkes “en doğru zamanda” alım-satım yapmak ister. Bu yüzden destek/direnç seviyeleri asla ince bir çizgi değil, belli bir “bölge” aralığında oluşur; çünkü “akıllı para,” tam seviyeye gelmeden alım-satıma başlayabilir ve farklı traderlar bu seviyeleri hafif değişik yerlerden çizer.
Piyasadaki tüm fiyat hareketleri, psikolojik olarak meşrudur – bu, o varlığın ne kadar rağbet gördüğünün işaretidir. Göstergeler (indikatorler) ve işlem stratejileri neden işe yarıyor peki? Çünkü normal dışı bir durum veya tam tersi, yüksek olasılıklı fiyat hareketi tespit edildiğinde bize sinyal verir.
Örneğin RSI, “aşırı alım” ve “aşırı satım” bölgelerini gösterir. Bunu da geçmiş fiyat hareketlerini analiz ederek yapar, bir “pattern” belirler. Fiyat bu patternin dışına çıktığında bir dönüş sinyali verebilir – “Fiyat geri dönebilir, bundan kâr elde etmek ister misiniz?” der.
Trend stratejileri de piyasanın trend durumunu tespit eder ve trend yönünde işlem yapmanızı önerir. Ancak bunlar da %100 kesinlik sunmaz; her sinyalde yalnızca belirli bir olasılığı yükseltir. Örneğin stratejiniz 100 işlemde 86’sını kazandırıyorsa, her sinyalde %86 kâr ihtimali, %14 kayıp ihtimali vardır.
Neden %100 başarı mümkün değildir? Çünkü fiyatı etkileyen faktörler çoktur ve kimse, şu anda milyonlarca traderın ne emir verdiğini tam olarak bilemez. Sadece geçmiş işlemlerin verilerine ulaşabiliriz.
Elimizdeki tek şey fiyatın geçmişi. Geçmişten yola çıkarak geleceği tahmin etmeye çalışırız ve yapmamız gereken, doğru tahmin ihtimalimizi en üst düzeye taşımaktır. Gerisi “işlem tekniğine” kalmış!
İçerik
- İşlem psikolojisi ve bir traderın buna neden ihtiyacı var?
- Bir İkili Opsiyonlar traderının psikolojisinin temelleri
- İkili Opsiyonlar’da korku
- İkili Opsiyonlar’da traderın açgözlülüğü
- İkili Opsiyonlar’da traderın umutları ve beklentileri
- İkili Opsiyonlar’da özgüven
- Bir işlem açarken duyulan şüphe
- İkili Opsiyonlar’da sezgi
- “Haklıyım!” – İkili Opsiyonlar’da ciddi bir psikolojik hata
- Traderın psikolojik yükü veya en kolay yol her zaman doğru yol değildir
- İkili Opsiyonlar’da zararda olan işlemi ortalama maliyete çekmek
- İkili Opsiyonlar’da “oyuncu” psikolojisi
- Piyasa psikolojisi
- İşlem psikolojisi hakkında çok faydalı kitaplar
İşlem psikolojisi ve bir traderın buna neden ihtiyacı var?
Size nasıl geliyor bilmiyorum ama ben İkili Opsiyonlar konusunda ilk bilgiyi 2011 yılında YouTube’daki bir videodan edindim. Videoda bir trader, İkili Opsiyonlar’da nasıl işlem yapıldığını canlı olarak gösteriyor ve birkaç bin dolar kazanıyordu – o dönem için bu benim açımdan inanılmaz bir meblağdı. Tabii ki, bu durum bende hemen merak uyandırdı. Üstelik zaten kendi adıma çalışabileceğim bir yol arıyordum. Sonuç olarak, İkili Opsiyonlar lehine karar vermem çok hızlı oldu.O zamanlar çok düşük meblağlarla işlem yapmaya imkân tanıyan bir İkili Opsiyon Brokeri (ya da İkili Opsiyon Ticaret Platformu) neredeyse yoktu, bu yüzden fazla seçeneğim de yoktu. Birkaç gün sonra cent hesabı olan bir Dijital Opsiyon Yatırım Şirketi buldum – bu benim için en büyük zorluk değildi. Hesabıma 20 dolar yatırdım ve bir hafta sonra 100 dolar çektim. “Başarının başlangıcı” diye düşünmüş olabilirsiniz, ama aslında bu tamamen şanstı. Nitekim bir hafta sonra aynı 100 doları tekrar kaybettim, üstelik kendi cebimden de ekleyerek.
Bir buçuk yıl (ayda birkaç kez işlem yapıyordum) böyle geçtikten sonra, İkili Opsiyonlar’da kârlı olmak için büyük bir hesaba ve iyi bir işlem stratejisine ihtiyaç olduğuna karar verdim – neticede YouTube’daki tecrübeli traderlar da böyle söylüyordu, neden onlara kulak asmayayım? Aynı zamanda cent hesabı yerine, OptionBit adlı İkili Opsiyon İşlem Sitesinde işlem yapma hevesim vardı; çünkü o dönem tam da (beta test aşamasında mıydı hatırlamıyorum) “AlgoBit” adlı robotunu yayımlamıştı. Bu fırsatı kaçırmak istemedim.
Çok düşünmeden bir işlem stratejisi buldum, bu Aracılık Hizmetine kayıt oldum ve 1000 dolar yatırım yaptım. İşlemlere başladım: Her kaybı, Martingale ile telafi etmeye çalışıyordum. Neredeyse her işlemde korkuya kapılıyordum – gerçekten ürküyordum. Diğer “tecrübeli” yatırımcılar gibi ben de günde 8-12 saat (profesyoneller böyle yapıyor, öyle değil mi?) sıkılmadan işlem yapmaya devam ettim. İlk iki günde hesabı 2100 dolara çıkardım, üçüncü gün 980 dolara düştüm ve onu da birkaç gün içinde kaybettim.
Bir anda çok para kazanma sevincim, ani kayıplarla korkuya dönüştü, ardından başarısızlık sonucu düştüğüm moral bozukluğu geldi. Çünkü elimdeki son parayı da kaybetmiştim. O dönemde iki hafta boyunca sadece 10 dolarla yaşamak zorunda kaldım; burs ve yarı zamanlı işimin maaşını bekledim. Üstelik her gün okula gidip yarı zamanlı çalışmaya devam etmem gerekiyordu... Bu iki hafta içinde birkaç kilo verdiğimi hatırlıyorum – mecburi bir diyet gibiydi. Ancak asıl sıkıntı bundan sonra başladı. O günden sonra sürekli para kaybetmeye başladım – yatırdığım meblağlar birkaç saat içinde eriyordu, bir sonraki güne bile yetişmiyordu. Bu durum iki yılı aşkın süre devam etti.
Uzun süre hatanın tam olarak nerede olduğunu düşündüm: Belki işlem stratejim yetersizdi ve başka bir strateji seçmeliydim, belki bilgi eksikliğim vardı, belki işlemlere yanlış noktadan giriyordum... Aslında hepsinde hatalıydım ama çok geç fark ettim.
Bu durumu analiz ettiğimde hatanın her şeyde yattığını gördüm ve hepsi de işlem psikolojisine dayanıyordu:
- Kârlı işleme hazır değildim – yeteneklerimi fazlasıyla abarttım.
- İlk başarılı işlemimi çok abartıp kutladım – bu da profesyonel olduğumu sanmama neden oldu.
- Kaybettiğim her işlemden sonra hırs yaptım – duygularım beni kontrol ediyordu, ben duygularımı değil.
- Her açtığım işlemi korkuyla izliyordum – korku, düşüncesiz davranışlara sürüklüyordu.
- Martingale ile işlem yapıyordum – hızlıca her şeyi geri kazanma arzusu, mantığımın önüne geçti.
- Psikolojik depozito limitimi aştım – bu yüzden her işlemimde korku yaşadım.
- Duygularımı kontrol etmeyi bilmiyordum – açgözlülük ve hızlı para isteği, beni yönlendiren tek motivasyondu.
- Bu başarısızlık sonrasında kendime inancımı kaybettim – psikolojik travma yaşadım ve uzun süre kârlı işlem yapmama engel oldu.
Tüm kariyerim boyunca yüzlerce işlem stratejisi denedim; ancak bu bana ne kazandırdı ki? Duygularımı yönetmesini bilmiyordum – açgözlülük hep öndeydi ve bu da kayıplara yol açıyordu. Bu, kağıttan yapılmış bir temelin üzerine çelik çatı kurmaya benziyor – nafile. Duygularımı sıfıra indiremediğim sürece iyi bir stratejiden de fayda göremedim!
Bir traderın işlem psikolojisi, tıpkı okulda temel eğitimi almak gibidir. Temel eğitimi bitirdiğinizde istediğiniz mesleğe yönelebilirsiniz. İşlem psikolojisini öğrendiğinizde de aynı şekilde istediğiniz alanda kendinizi geliştirebilirsiniz:
- Herhangi bir işlem stratejisini maksimum verimle kullanabilirsiniz.
- Her türlü işlem yöntemini rahatlıkla inceleyebilirsiniz.
- Başka herhangi bir döviz piyasasına geçiş yapabilirsiniz.
- Kazanırsınız, kaybetmezsiniz.
Bir İkili Opsiyonlar traderının psikolojisinin temelleri
Kârlı işlem yapmak tamamen işlem psikolojisine bağlıdır. İkili Opsiyonlar’dan düzenli kazanç elde etmek istiyorsanız, işlem psikolojisini anlamak ve duygularınızı kontrol edebilmek zorundasınız. Neyse ki bunlar öğrenilebilir becerilerdir.İkili Opsiyonlar’da korku
İkili Opsiyonlar’da korku, çoğu traderda sıkça görülen bir olgudur. Hem işlem sırasında hem de işlem öncesinde ortaya çıkabilir; sonuçta korku, size para kazandırmaz – tam tersine hata yapmanıza sebep olur. Bu yüzden korkunun nedenlerini keşfedip ondan nasıl kurtulacağınızı veya etkisini nasıl sınırlayacağınızı bilmeniz gerekir.Korkuyu muhtemelen hepiniz yaşamışsınızdır. Genellikle bir trader, açtığı pozisyonun artıyla mı eksiyle mi kapanacağını düşünüp durur. Eğer fiyat tahmin yönünde ilerliyorsa korku bir miktar azalır ama yine de tamamen geçmez (ya fiyat tersine dönerse?), eğer fiyat tahmine zıt ilerliyorsa korku, işlem kapanana kadar sizi rahat bırakmaz.
Ancak korkunun başka sebepleri de olabilir: Hata yapma korkusu, yeni bir işlem açma korkusu veya bilinmeyenden duyulan korku gibi. Hangi tür korku olursa olsun, başlangıçtan beri sizi kârdan uzaklaştırır, dolayısıyla para kaybına yol açması kaçınılmaz olur.
Korku, çoğu zaman sizi düşünmeden hareket etmeye iter: Kayıpları hızlı telafi etmek için işlem miktarını artırma, hırsla zararı geri kazanmaya çalışma veya hepsini tek seferde yatırma gibi. Peki korku neden ortaya çıkar?
İşlem psikolojinizde korku, genellikle çok büyük bir hata yaptığınızın sinyalidir. Çoğunlukla bu hata, tek bir işleme çok fazla yatırım yapmaktan kaynaklanır. Ama aynı zamanda, traderın geçmiş deneyimlerinden de beslenebilir. Örneğin geçmişteki büyük kayıplar traderı “Tekrar aynı şey olacak mı?” diye korkutabilir.
Ayrıca kaybetmeyi göze alamadığınız parayla işlem yapıyorsanız veya kazanmak zorunda olduğunuzu düşünüyorsanız bu korku büyür. Hayatındaki birçok işte başarısız olmuş bir kişi “Ya yine başaramazsam?” diye korkabilir.
Korkuyla başa çıkmak için öncelikle kaynağını anlamalısınız. Önce demo hesapta işlem yapın. Demo hesapta da korkunuz sürüyorsa, bu hata yapma veya yeni bir şeye başlama korkusudur. Demo hesapta rahatsanız ama gerçek hesabınızda korku başlıyorsa, demek ki “para kaybetme korkusuyla” mücadele etmelisiniz – çünkü demo ve gerçek hesap arasındaki tek fark paranın gerçek olup olmamasıdır.
Korkuyla mücadele etmek için şu faktörleri ortadan kaldırarak başlayın:
- Son paranızla asla işlem yapmayın – “kazanmak zorundayım” duygusu, mutlaka kaybetmeye götürür.
- Kredi borçlarınız, ipotekleriniz veya diğer büyük borçlarınız varsa İkili Opsiyonlar’la işlem yapmayın – önce bu borçlarınızı kapatın. İkili Opsiyonlar, finansal sorunların çözüm yöntemi değildir.
- Kayıp durumunda sizi zora sokmayacak bir miktarla işlem yapın – kayıp halinde bile mali durumunuzu bozmayacak tutarlar seçin.
İşlemler, olasılık temellidir: %100 sonuç veren hiçbir strateji yoktur, dolayısıyla her işleminiz kârla sonuçlanabileceği gibi zararla da sonuçlanabilir. Traderın görevi, istatistiksel olarak doğru tahmin olasılığını kendi lehine çevirmektir. Bu nedenle işlem stratejileri kullanırız.
Diyelim ki stratejiniz uzun vadede %75 kârlı işlem oranı veriyor. Bu, 100 işlemin 75’inin kazançla, 25’inin kayıpla sonuçlandığı anlamına gelir. Bizler tek tek her işlemin sonucunu önceden bilemeyiz; stratejinin her sinyaline işlem açmakla yükümlüyüz. Sonuçta 75 kazanç, 25 kayıp elde ederiz.
Bunu anlamak için bir zar örneği verelim: 6 yüzü olan bir zar alın. Zarın 1 yerine “2-6 arasını” geleceğini varsayarak bahis oynayalım. Yaklaşık %83 ihtimalle 2-6 gelecektir, %17 ihtimalle ise 1 gelecektir. Zar atarken hangi sayının geleceğini asla tam bilemeyiz; ancak istatistiksel olarak lehimize bir durum vardır – %83 olasılık “2-6” gelmesidir. İkili Opsiyonlar’da tüm mesele, doğru tahmin olasılığını kendi lehimize çevirmektir.
Bu yüzden her bir işlemi tek başına değerlendirmeyin – tek bir işlemin sonucunu önceden kestiremeyiz, ama genel tabloyu bir strateji yardımıyla tahmin edebiliriz. Her işlemde büyük paralar kaybetme korkusu yaşıyorsanız bu, muhtemelen risk yönetimi sorununuza işaret eder – riskiniz çok yüksek demektir, acilen miktarı düşürmeniz gerekir.
Benzer bir korku, işlem hesabında kısa sürede büyük zarar etme korkusudur. Örneğin yeni başlayanlar “100 dolar yerine sadece 10 dolar yatırayım, fazla risk almayayım!” diye düşünürken, aslında 10 dolarlık hesapla tek bir işlemlik risk oranını da %100’e çıkarmış olurlar. Bu da risk yönetimi kurallarına aykırıdır – hesap bakiyeniz, en az 20-100 işleme yetecek kadar olmalıdır. Değilse bu hatayı düzeltmelisiniz.
Aynı korku, Martingale işleminde de ortaya çıkar – her kayıp sonrası işlem miktarı, hesabınızın %30-60’ına varabilir. Ne yazık ki Martingale yöntemi, kârlı işlem kurallarının çoğunu ihlal eder. Bu yüzden kesinlikle bu teknikten uzak durmalısınız!
İkili Opsiyonlar’da traderın açgözlülüğü
İkili Opsiyonlar, bir “sprint” değil “maraton” gibidir! Bunu asla unutmayın! İkili Opsiyonlar’da sadece beklemeyi bilen ve zarar dönemlerini yönetmeyi öğrenen yatırımcılar para kazanır. Hızla akşam olmadan milyon kazanmaya çalışanlar ise genellikle kaybetmeye mahkûmdur.Açgözlülük, bir traderın planladığından çok daha fazla işlem açmasına, işleme yatırdığı riskleri artırmasına ve her kayıptan sonra hırsla tekrar işlem açmasına neden olur.
Bazen traderın açgözlülüğü, istediğinden daha az kazançla yetinmesine bile yol açar. Örneğin bazı yatırımcılar, açık işlemin durumunu analiz etmek yerine kârı “hemen cebe atma” isteğiyle işlemi erken kapatırlar. Brokerlar da bunun için “işlemi erken kapatma” özelliğini sunar. Eğer pozisyon kârdaysa, broker genellikle başta planlanan ödemeden daha azını verir; pozisyon zarardaysa erken kapatma, sadece küçük bir kısmını kurtarmayı sağlar.
Kârdaki işlemi erken kapatan açgözlü bir yatırımcı, potansiyel kazancından eksik yararlanır. Zarardaki işlemi erken kapattığında ise bazen fiyat, traderın lehine dönüp kazançla kapanabilecekken işlem çoktan kapatılmış olur. Bu durum, yatırımcıyı kendi hazırladığı tuzağa düşürür.
Ancak bu, açgözlülüğün verebileceği en büyük zarar değildir. Açgözlülük, bir traderı yorulmadan sürekli işleme sokar: Ya trader tükenip kalır ya da hesabındaki parayı kaybeder. Açgözlü trader, “boş durmak” yerine “sürekli işlem açıp para kazanma” düşüncesindedir. İş öyle bir noktaya gelir ki, sabah kâr eden ama akşam yorgunluktan tüm kârını ve kendi parasını da kaybeden yatırımcılarla sıkça karşılaşırız.
Açgözlülükle mücadele etmenin yolu, işlem planı hazırlamaktır. Bu planda, aşırı işlem yapma durumlarını öngörüp önceden belirlenmiş kurallarınız olmalıdır. Ayrıca bazı psikolojik kurallar da sizi durdurabilir, örneğin:
- Elde ettiğiniz kârın %50’sinden fazlasını kaybetmeyin – her halükârda kârla kapatılan bir gün, zararla kapatılan bir günden iyidir.
- Üst üste üç kayıp işlem yaşadıysanız “oyundan çıkın” – art arda üç kayıpta mutlaka işlemi durdurun.
İkili Opsiyonlar’da traderın umutları ve beklentileri
Umut, belirli bir durumda istediğiniz sonuca ulaşma arzusudur. Peki bir İkili Opsiyonlar yatırımcısının umudu nedir? Tabii ki işlemlerden istikrarlı kazanç elde etmek. Ne var ki çoğunlukla beklentilerle gerçekler uyuşmayabilir.Bir traderın umudu ve beklentileri, kaybetme korkusuyla iç içedir. Trader, zarardaki pozisyonun döneceğini umut eder. Ama bildiğiniz gibi bir trader “duaya kaldıysa” çoktan kaybetmiş sayılır.
Umut ve beklentilere bel bağlamak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Ama istatistiğe veya işlem planınıza güvenebilirsiniz. İşlem planında “umut” diye bir şey yoktur; her şey en ince ayrıntısına kadar yazılıdır ve her senaryo düşünülmüştür.
Bir işlem planı olmayınca, trader’ın tek dayanağı “umarım bu sefer tutar” inancı olur – ki bu da şanstan ibarettir ve şans er ya da geç ters döner.
Aynı şekilde yeni başlayan traderlar genelde “her işlemi kârla kapatayım” gibi %100 başarıya odaklanırlar. Bu da gerçek dışı bir beklentidir. Ardından “%100 mümkün değilse en azından her günü kârla kapatayım” düşüncesi gelir. Bu, “kayıpları kabullenememe,” “Martingale kullanma,” “risk yönetimini ihlal etme” gibi yanlışları tetikler.
İşte bu, pek çok İkili Opsiyon İşlem Sağlayıcısının (brokerların) beklediği “hedef kitle”dir. Henüz işlem açmadan hataya düşmüş bir yatırımcı… Beklenti veya umut yerine işlem planı ve risk yönetimi üzerine yoğunlaşmak, sizi hatalardan korur.
İkili Opsiyonlar’da özgüven
Aşırı özgüven, İkili Opsiyonlar’da sık görülen bir başka tuzaktır. Aşırı özgüven sahibi bir yatırımcı, işlem stratejisini veya planını yok sayarak sadece sezgilerine dayanır ve çoğu zaman risk yönetimi sınırlarını fazlasıyla aşar – “Sonucu belli işlemlerde neden küçük yatırayım ki, büyük koyayım daha çok kazanayım!” düşüncesi ağır basar.Aşırı özgüven, yatırımcıyı kendisinin “neredeyse” profesyonel olduğu yanılgısına sürükler. Aslında durum hiç de öyle değildir. Yoğun bir aşırı özgüvenin ardından gelen büyük kayıpların yıkıcı etkisi, traderın hesabının sıfırlanmasına kadar gider. Üstelik bu tip traderlar, çoğu zaman “hemen çok kazanmak” arzusuyla büyük meblağlarla hesap açarlar.
Oysa piyasa, kim olduğunuza veya ne kadar paranız olduğuna bakmaz. Sizi tanımaz, başarılarınızla övmez veya hatalarınızı affetmez. Kazanmışsanız da bu sizin başarınızdır, kaybetmişseniz de sizindir.
İkili Opsiyonlar’da aşırı özgüven, bir traderın bir diğer düşmanıdır. Aşırı özgüven sahibi kişiler, değişen piyasa koşullarına uyum sağlamakta zorlanır, hatayı kabul etmez ve başarısızlığa hazırlıklı olmazlar. Başarılı bir traderda olması gereken esneklik onlarda yoktur.
Kârlı işlem için ihtiyacınız olanlar:
- İşlem planı,
- İşlem günlüğü,
- Sağlam risk yönetimi kuralları,
- Sürekli işlem disiplini,
- İşlem sırasında duygulardan arınmış olmak.
Bir işlem açarken duyulan şüphe
“Bu işlemi açsam mı açmasam mı?” diye uzun süre düşünmeyin. Tecrübe göstermiştir ki, ne kadar çok düşünürseniz o işlemi açmamak için o kadar çok sebep bulursunuz.Göreviniz aslında çok daha basit – bir “işlem robotu” gibi davranmak. Robot, “işlem açsam mı açmasam mı” diye düşünmez; programına göre belirli koşullar oluşunca otomatik olarak işlem açar. Yani sinyal varsa işlem açar!
Sizin “işlem robotu” algoritmanız, işlem planınızda yazıyor! O plan, nerede işlem açacağınızı (ve nerede açmayacağınızı) tam olarak belirler.
İkili Opsiyonlar’da sezgi
Aslında işlemde “sezgi” diye bir şey yoktur; bu, traderın deneyiminden başka bir şey değildir. Yeni başlayan bir yatırımcı, sezgiyi bahane ederek planını veya stratejisini bozabilir. Tecrübeli bir yatırımcı ise “sezgi”yi “ekstra kontrol sinyali” olarak görür.Aradaki fark büyüktür. Peki sezgiye ne zaman güvenmek gerektiğini, ne zaman plan dışı hiçbir şeye kulak asmamanız gerektiğini nasıl anlarsınız? Deneyim, zamanla biriken bilgidir. Bir fiyat grafiğini 10 bin saat incelediğinizde “piyasanın nerede nasıl davranacağına” dair tecrübeleriniz artar.
Bu 10 bin saatlik kuralı rehber alın; eğer ciddi bir “ekran süresi” ve işlem deneyimine sahipseniz, o zaman sezginize yer verebilirsiniz. Zaten o noktada başkalarının tavsiyesine ihtiyaç duymayacak kadar ilerlemişsinizdir.
“Haklıyım!” – İkili Opsiyonlar’da ciddi bir psikolojik hata
Bazı insanları bilirsiniz; kendilerinin her konuda haklı olduğuna %200 emindirler ve başka hiçbir görüşe kulak asmazlar. Onların doğruluğu, deneyim veya bilgiye değil, sadece inatçı güvene dayanır. Bu tip kişilere İkili Opsiyonlar’da da rastlanır.Bu insanlar, piyasanın “onlara” uyup para kazandırması gerektiğini düşünür; “Ben haklıyım ve piyasaya bunu kanıtlayacağım!” yaklaşımındadırlar. Oysa piyasa kimseyi tanımaz. George Soros’un şu sözlerini anımsayalım: “Haklı veya haksız olmanız önemsiz. Önemli olan, haklıyken ne kadar kazandığınız ve haksızken ne kadar kaybettiğinizdir.”
“Ben haklıyım!” diyen bir trader, hatalarını kabul edemez. Dolayısıyla onları nasıl düzelteceğini de bilemez. Bu yüzden aynı hatada ısrar edip durur. Oysaki piyasada esnek olmak ve farklı bir bakış açısına geçebilmek gerekir.
Bu sorunla baş etmek kolay değildir. Öncelikle kendinize “yanılıyor” olabileceğinizi itiraf etmelisiniz. Bu bile birçok kişi için son derece zor. Bunu başarsanız bile “düşünce yapınızı” tamamen değiştirmek için uzun bir çaba harcamanız gerekir.
Eskiden “haklı çıkma” ihtiyacı duyduğunuz noktada, şimdi işlem planına dayalı “bilinçli” bir yaklaşım benimsemelisiniz. Eskiden “ben bilirim” dediğiniz yerde, şimdi işlem disiplini olmalı ve sizi doğru adımı atmaya zorlamalı. Başlarda kendinizi kurallara uymaya zorlamak epey zordur.
Birçok yatırımcı, “Ben hatalıyım” diyebilecek olgunluğa ulaşsa bile, sonrasında tamamen farklı bir düşünce tarzına geçmekte zorlanır. Bu süreç uzun sürer ve sonuca ulaşmak traderın azmine bağlıdır. Ufak bir tereddütte tekrar “Ben haklıyım!” saplantısına geri dönebilirsiniz – bu da baştan kaybetmeye götürür.
Unutmayın, asıl hedefiniz piyasada para kazanmak, “her zaman haklı çıkmak” değil. Haklı olmak elbette güzel, ama bu hatalı işlem sonuçları doğurmuyorsa. Mesela doğru bir işlem planı yapıp ona sadık kalmak, “haklı” olmanın güzel bir örneğidir ve kimse sizi eleştiremez.
Traderın psikolojik yükü veya en kolay yol her zaman doğru yol değildir
Her trader psikolojik baskı yaşar. Çünkü söz konusu olan finansal özgürlüktür ve İkili Opsiyonlar tamamen bu esas üzerine kurulu. Ayrıca işin özü, “Daha az kaybedip daha fazla kazanmak” üzerine kuruludur. Kazançlarla kayıplarınızı karşılayıp artıya geçmeniz gerekir.Yeni başlayan birçok kişi bu prensibi unutur, “sonuna kadar işlem” açarak bütün hesabını kaybeder. Halbuki o gün kârla kapatılabilecek bir işlem, devam edildiği için zarara dönüşür. Yeni başlayanlar için kayıp adeta her köşededir.
1. soruda iki seçenekten birini seçin:
- %100 ihtimalle 8000 dolar kaybetmek
- %95 ihtimalle 10.000 dolar kaybedip %5 ihtimalle hiç kaybetmemek
- %100 ihtimalle 8000 dolar kazanmak
- %95 ihtimalle 10.000 dolar kazanmak ve %5 ihtimalle hiçbir şey kazanmamak
Doğru cevaplar, ilk soruda birinci, ikinci soruda ise ikinci seçenektir. Bu yaklaşım, size kayıpları kısa kesmeyi ve kârın büyümesine izin vermeyi öğretir.
İkili Opsiyonlar’da zararda olan işlemi ortalama maliyete çekmek
Zararda olan bir işlemi “ortalama maliyete çekmek,” birçok traderın başvurduğu bir yöntemdir. Yeni başlayanlar için bu taktik çok cazip görünür: Fiyat ters yöne gidiyorsa ek bir işlem açar, fiyat geri dönünce ya zararı azaltır ya da kârı ikiye katlarsınız.Teoride kulağa hoş gelse de duygusal davranarak veya açgözlülükle yapılan ortalama maliyet, büyük kayıplara sebep olabilir.
Bu yöntemi kullanacaksanız, sıkı risk yönetimi kurallarınız olmalı. Ayrıca teknik olarak hangi durumlarda zararda ek işlem açmanın mantıklı olduğunu, hangi durumlarda ise tamamen gereksiz olduğunu bilmelisiniz.
Zarardaki işlemi ortalama maliyete çekmek, kayıpları azaltma veya kârı artırma fırsatı sağlayabilir, ama her durumda uygulanmaz. Yeni başlayanların bu tekniği bilinçsiz kullanması, çoğu zaman para ve zaman kaybıyla sonuçlanır.
İkili Opsiyonlar’da “oyuncu” psikolojisi
İkili Opsiyonlar’da işlem yapmak yerine “oyun oynamak” bazı kişilere daha kolay gelir. Çünkü pek çok yeni yatırımcı, burayı “çabuk para kazanma” yöntemi olarak görür ve neden kolay yolu (örneğin Martingale) denemeyeyim ki diye düşünür.Oyuncu, soğukkanlı analiz yerine şans ve içgüdülerle hareket eder. Bu yüzden her an tüm parasını kaybedebilir. Oysa bir trader, katı bir plan dahilinde, kontrollü risk yönetimine sadıktır ve tüm bakiyesini asla riske etmez. İşte oyuncu ve trader arasındaki temel fark budur.
Oyuncu, kafasına göre işlem açar; şansa güvenerek pozisyonun yönünü belirler ve kaybettikçe hırsla daha büyük işlem açar.
“Oyuncu” psikolojisindeki bir kişi için şu durumlar gayet normaldir:
- İşlem sırasında yoğun duygular yaşamak,
- Açık pozisyonları için korku duymak,
- Şans dilemek veya umuda bel bağlamak,
- Hırsla kaybını geri almak,
- İşleme yatırdığı miktarı keyfince artırmak,
- Martingale yöntemi kullanmak,
- Bir stratejisi olsa bile bunu sık sık ihlal etmek.
Siz bir trader olarak daha baştan yolunuzu seçin. Tüm riskleri öngörerek sınırlamalısınız. Aksi hâlde “ya hepsi ya hiç” mantığıyla oyuna girmeniz, bir tesadüf dışında büyük olasılıkla sizi zarara götürür. Buraya eğlence için değil, kazanç için geldiğinizi unutmayın!
Piyasa psikolojisi
Hiç düşündünüz mü işlem stratejileri neden çalışır? Fiyat neden çoğu zaman benzer davranışlar gösterip tahmin yapmamızı kolaylaştırır? Neden İkili Opsiyonlar’da para kazanılabilir?Çünkü piyasanın bir psikolojisi vardır. Fiyatı, bankalar, finans kuruluşları veya büyük yatırım şirketleri gibi “akıllı para” yönetir. Fiyatın yukarı mı aşağı mı gideceğine onların emirleri etki eder. Peki onlar bu kararı nasıl verir ve biz bunları nasıl tahmin edebiliriz?
Fiyatın “hafızası” olduğunu söylerler. Piyasa psikolojisi, fiyat hareketlerine dair geçmiş veriler ve bu “akıllı para”nın psikolojik reaksiyonları üzerine kuruludur. Geçmişe bakarak, “Geçen yılın bu zirvesi geçilemez; en yüksek fiyattan satmalıyız!” gibi bir refleksle hareket ederler. Böylece “direnç seviyesi” oluşur.
Benzer şekilde “fiyat artık daha fazla düşmez; şu an almak için en iyi nokta” düşüncesiyle “destek seviyesi” oluşur. Büyük yatırımcılar (akıllı para), en ucuz fiyattan almak ister; aynı zamanda, fırsatı kaçırma korkusuyla bu alımı yaparlar. Sonuçta fiyat yükselir.
Piyasanın veya akıllı paranın psikolojisi “ucuza al, pahalıya sat” mantığına dayanır. Yine de insan psikolojisidir ve herkes “en doğru zamanda” alım-satım yapmak ister. Bu yüzden destek/direnç seviyeleri asla ince bir çizgi değil, belli bir “bölge” aralığında oluşur; çünkü “akıllı para,” tam seviyeye gelmeden alım-satıma başlayabilir ve farklı traderlar bu seviyeleri hafif değişik yerlerden çizer.
Piyasadaki tüm fiyat hareketleri, psikolojik olarak meşrudur – bu, o varlığın ne kadar rağbet gördüğünün işaretidir. Göstergeler (indikatorler) ve işlem stratejileri neden işe yarıyor peki? Çünkü normal dışı bir durum veya tam tersi, yüksek olasılıklı fiyat hareketi tespit edildiğinde bize sinyal verir.
Örneğin RSI, “aşırı alım” ve “aşırı satım” bölgelerini gösterir. Bunu da geçmiş fiyat hareketlerini analiz ederek yapar, bir “pattern” belirler. Fiyat bu patternin dışına çıktığında bir dönüş sinyali verebilir – “Fiyat geri dönebilir, bundan kâr elde etmek ister misiniz?” der.
Trend stratejileri de piyasanın trend durumunu tespit eder ve trend yönünde işlem yapmanızı önerir. Ancak bunlar da %100 kesinlik sunmaz; her sinyalde yalnızca belirli bir olasılığı yükseltir. Örneğin stratejiniz 100 işlemde 86’sını kazandırıyorsa, her sinyalde %86 kâr ihtimali, %14 kayıp ihtimali vardır.
Neden %100 başarı mümkün değildir? Çünkü fiyatı etkileyen faktörler çoktur ve kimse, şu anda milyonlarca traderın ne emir verdiğini tam olarak bilemez. Sadece geçmiş işlemlerin verilerine ulaşabiliriz.
Elimizdeki tek şey fiyatın geçmişi. Geçmişten yola çıkarak geleceği tahmin etmeye çalışırız ve yapmamız gereken, doğru tahmin ihtimalimizi en üst düzeye taşımaktır. Gerisi “işlem tekniğine” kalmış!
İşlem psikolojisi hakkında çok faydalı kitaplar
İşlem psikolojisi üzerine çok önemli birkaç kitap vardır ve bunlar doğru işlem için zihinsel hazırlık yapmanıza yardımcı olur. İşte onlardan bazıları:- Mark Douglas – “The Disciplined Trader”
- Mark Douglas – “Trading in the Zone”
- İşlem psikolojisi üzerine roman tarzında yazılmış çeşitli kitaplar

Igor Lementov - alltradingprofit.com’da Finans Uzmanı ve Analist
İncelemeler ve yorumlar