Milyoner Gibi Düşün (2025): Zenginlik İçin Alışkanlıklar
Updated: 08.05.2025
Milyoner gibi düşün: milyonerlere özgü düşünce yapısı – zenginlerle fakirlerin farkı (2025)
Son dersimiz motivasyona ayrılacak. Zengin ve fakir insanların farklı düşündüğü artık bir sır değil. Bu oldukça doğal: Milyonerlerin kendi dertleri var, fakirlerinse kendi. Burada “fakir” kelimesini kimseyi kırmak ya da aşağılamak için kullanmadığımı belirtmeliyim. Bu sözcüğü yalnızca milyonerlerin zıttı olarak kullanıyorum, hepsi bu. Aynı kategoride, yeterli maaşı ve nispeten normal bir hayat standardı olmasına rağmen (maddi açıdan) bir türlü ilerleyemeyen insanlar da var.
Bir milyoner, kendine 200 bin dolarlık bir araba, şehir merkezinde ya da elit bir bölgede beş odalı bir daire almak ister. Fakir bir kişi ise “bir gün ikinci el 2012 model bir Kia Rio alabilsem de olur” ya da “şehrin biraz dışındaki küçük bir daireyi kiralasam da yeter” diye düşünür.
Dışarıdan bakınca, herkesin kendi imkânlarına göre hedef koyduğunu düşünebilirsiniz, ama aslında durum öyle değildir. Milyoner hedeflerine nasıl ulaşacağını arar, fakir insan ise kendi mevcut durumuna odaklanarak elindekini gerçekleştirmeye çalışır. Çoğu zaman hem fakir hem de zengin, istediğini elde eder. Fark, harcanan çabanın boyutu ve sonuçların ölçeğindedir. Milyoner, hedeflerine ulaşmak için yaşamında neyi değiştirmesi veya iyileştirmesi gerektiğini düşünür; fakir insan ise içinde bulunduğu durumu temel alır:
Zengin insanlar, her sorunun bir çözümü olduğuna inanır – biraz düşünmek ve harekete geçmek (yani sorunu çözmeye odaklanmak) yeterlidir. Fakir insanlar ise tam tersine, “Bir sorun var, o hâlde mutsuz olmalıyım!” bakış açısıyla sorunun varlığına takılır. Neden bilmiyorum ama aklıma şu söz geldi: “Alkol sorunları çözmez, ama süt de çözmez!” Sorunları insanlar çözer ve siz bir şey yapmazsanız, sorunlar kendiliğinden ortadan kaybolmaz.
Ben de zengin bir aileden gelmiyorum (eğitim masraflarım ve ailem için “pahalı” sayılabilecek bazı şeyler birkaç yıllık kredilerle alınırdı). Çevremde milyoner hiç yoktu. Dahası, birçok tanıdığım da kendini geliştirmeyi bırakıp olduğu yerde kalmayı seçti – üniversite bitirip bir işe girdiler, o kadar. Yeni bilgiye kapalılar, hayatlarında değişiklik yapmaya da hevesli değiller (“Neden yapayım ki? İşim ve evim var!”).
Gelişmek ya da gelişmemek herkesin kendi tercihi! Zengin insanlar sürekli gelişir, fakir insanlar ise pek gelişmez. Şimdi bahaneler sıralanabilir:
Nisan 2020 sonu itibarıyla COVID-19 salgını neredeyse tüm ülkeleri etkiledi – dünyanın büyük kısmı evlerinde karantinada oturdu. Benim ülkemde insanlar bir aydır evde kalıyordu (bazı yerlerde daha uzun, bazılarında daha kısa). Peki, siz bu bir ayınızı neye harcadınız? Kişisel gelişime mi, yoksa televizyon karşısında yatmaya mı? Fırsat vardı aslında, demek ki asıl sorun vakit değil, tembellikmiş. İsteyen yol arar, istemeyen bahane!
Ne diyeyim, hâlâ çevremde “o büyük ikramiye bana çıksa” diye mucize bekleyen insanlar var. Üstelik içten içe, benim ulaştığım her şeyin “tamamen şans” olduğunu düşünüyorlar (“Sana yürü ya kulum denmiş!”). Evet, “beni şanslı kılan” şey, boş durmayıp at gibi çalışmam sanırım. Ne şans ama! =)
Üstelik her şey basit bir hayalle başladı – “Markete gidip, fiyatlara bakmaksızın canım ne isterse alabilecek kadar para kazanmak istiyorum!” Bu sözün üzerinden 9 yıl geçti ve birkaç ay önce, kasada ödeme yaparken kasiyer bana “Bu ürün indirimde mi değil mi?” diye sordu. Fiyatına hiç bakmadığımı fark ettim; zira uzun zamandır etiketlere bakarak alışveriş yapmıyorum.
Eski bir hayalin küçük bir kısmı gerçek oldu. Tabii hedefe 9 yılda değil, daha kısa sürede ulaştım, ama sonuçta o hayal bir başlangıç noktasıydı ve beni çözüm aramaya motive etti. Sonra “Artık asla başkası için çalışmak istemiyorum!” fikri geldi ve işte şimdi evdeyim, patron yok, kazancım bana bağlı. Üstelik artık ben de bir milyonerim. Ama elbette “Tamamen şans!” =)
Hedeflere ulaşmanın yolu birkaç aşamadan geçer:
Komik görünebilir, ama insanların nasıl manipüle edildiğinin küçük bir örneği bu. Kendi fikri olmayanlar asla başarılı olamaz; çünkü ne kadar kazanacaklarına, nerede ve nasıl yaşayacaklarına kendileri değil, patronları, çevreleri ve büyük şirketlerin “yeni iPhone almalısın” baskısı karar veriyor.
Zenginlerle fakirler arasındaki bir diğer fark da, zenginlerin imkânları ölçüsünde harcama yapmasıdır; fakirler ise aslında karşılayamayacakları şeyleri satın alır. Milyoner paranın kıymetini iyi bilir; ihtiyacı olan şeyi (araba, ev, özel uçak) mevcut sermayesinin sadece belli bir kısmını ayırarak alır. Zenginlerin borcu yoktur; çünkü aslında paraları yetmiyorsa o şeyi satın almaya kalkmazlar (daha iyi yaşamak istiyorsan önce kazancını artır!). Fakirler ise tam tersi, gücünün ötesinde şeyleri alır:
Üstelik kredi ve borç işi alışkanlık yapar! Bir kez deneyince, bir dahaki sefere “Bu sorunu daha kârlı nasıl çözerim?” diye düşünmek yerine direkt “Banka halleder, yine kredi çekeyim!” yoluna gidersiniz. Düşünme ve gelişme motivasyonunuzu kendiniz öldürmüş olursunuz – “Niye uğraşayım, eski yöntemle kredi çekerim!” Sonra yıllar geçer ve hâlâ olduğunuz noktada kalırsınız. Bu arada, aynı dönemde sorunlarını maksimum kazançla çözmeye çalışan insanlar ise servetlerini katlamış olur.
Hayatınızdaki her sıkıntı sizi depresyona sokmamalı, aksine harekete geçmeye sevk etmeli! Örneğin, birkaç gün önce biri gelip arabanıza çarptı ve tamir için para lazım. Bu durum nasıl bir avantaj sağlayabilir diye düşünmeye başlayın. Mevcut işiniz masrafı karşılamaya yetmiyorsa, belki de işi değiştirme vakti gelmiştir? Ya da uzun zamandır aklınızda olan, büyük kâr getirebilecek ama “Bilgim ve deneyimim yok” diye cesaret edemediğiniz bir işe başlama vakti gelmiş olabilir.
Bir defa olmadı diye, ikinci defa aynı hatayı tekrarlamayın. Ama ısrarla farklı çözümler arayarak denemeye devam edin. Her yeni girişim, geçmiş hataları telafi ederek sizi daha iyi sonuçlara ulaştırabilir. “Bir kez olmadı, yine olmayacak!” diye düşünmek yerine “Bu sefer farklı bir yol denemeliyim” derseniz, büyük ihtimalle sonuç değişecektir.
Milyonerlerle, farklı alanlarda varlık elde etmiş olsalar bile, iletişime geçmek her zaman fayda sağlar. Başarılı insanlar farklı düşünür, sorunlara farklı yaklaşır ve olumlu şekilde planlarını hayata geçirir. Koltuktan kalkmaya üşenen birinin öğretebileceği pek bir şey yoktur.
Zengin insanların başarılarını gördüğünüzde motive olursunuz. Fakir çevrede ise motivasyon çok zayıftır; maaşınız çevrenizdekilerden 200 dolar daha yüksekse, onlardan katbekat ileride sayılırsınız (onların size yetişmesi uzun sürer!). Böyle bir ortamda rekabet de yoktur. Ya da varsa bile öylesine küçük ve gülünçtür ki değinmeye gerek yoktur.
Ben her zaman “Sabah akşam demeden çalıştım, zamanla akıl almaz sonuçlara ulaştım” diyen insanların hikâyelerine hayran oldum. Düşününce, tek gereken şey kalkıp hayallerinizi gerçekleştirmek için harekete geçmektir. Yolda bir milyon bulmayı beklemek saçma. Hem bulsanız bile, bilgi ve deneyiminiz yoksa o para birkaç gün içinde uçar gider.
- İşimden nefret ediyorum, ama ayda 700 dolar kazanıyorum.
- Belki seni mutlu edecek ve daha çok kazandıracak başka bir iş bulmalısın?
- Hayır! Bu benim tavanım! Başka işte daha fazla kazanamam.
Affedersiniz de, ne?! Benim tavanım nasıl milyonlar oldu ve dahasını da kazanmayı planlıyorum? İnsanlar kendilerini gereksiz sınırlara sokuyor:
Sonra aynı insanlar “Bu geçici bir şey, bırak bu oyunları da sabit bir işe gir!” demeye başladı. Bugünse kimse bana “tembel” ya da “nereye vardığı belli olmayan işlerle uğraşıyorsun” demiyor.
Ben milyoner olarak doğmadım, ama hayallerim ve onları hayata geçirmek için istekliydim. O yüzden hiçbir zaman “Ben buna layık değilim…” ya da “Asla yapamam!” gibi sözler duymak istemedim. Nedense bir dahaki denememde başaracağımı biliyordum. Tabii, önce birinci başarısızlık, ikinci, üçüncü... onuncu… Ama hep inanıyordum ki bir noktada “Bu kadar da talihsizlik olmaz!” deyip sıçrayacağım. Ve gerçekten öyle de oldu!
Her yeni deneme, önceki hataları düzeltti ve beni gitgide güçlendirdi. Sonunda öyle büyük bir başarı elde ettim ki başlangıçta bunun gerçek olduğuna inanamadım (“O kadar denedim, her seferinde olmadı, şimdi birden mi oldu?!”). Yeni gerçeğe adapte olmam biraz zaman aldı – meğer gerçekten “layıkmışım” ve “yapabilirmişim.”
Gördüğünüz üzere, “mucize” ya da “kaderin lütfu” diye bir şey yok. Yolda başınıza “gökten düşen o milyon” da yok. Sadece siz ve hedefinize ulaşma arzunuz varsınız.
Zenginlerin hikâyelerini karşılaştırdığımızda, hepsinde tekrar eden ufak bir özellik görürüz – başlangıçta, o zamanki standartlarına göre oldukça “iddialı” sayılabilecek hedefler koymuşlardır. Sonra o hedefe ulaşmak için yollar aramış ve uygulamaya geçmişlerdir. Hedefler bazen “Bisiklet için para biriktirmek istedim” kadar basit ve tatlı olabilir, ama bakmışsınız bir gün o kişi karşınızda bir milyoner olarak duruyor. Üstelik bu insanlar ilk küçük başarılarını asla unutmuyor, hatta büyük bir zevkle anlatırlar. Unutulacak gibi değil zaten! Bir hayalin oluşması ve onu hayata geçirmeniz, size her türlü hedefin emekle mümkün olduğunu kanıtlar.
“İstedim! Çalışmaya başladım! Elde ettim!” – “Geldim! Gördüm! Yendim!” sözünün modifiye hâli =)
Küçük başarılar, daha büyük hedefler koymaya teşvik eder; onlara ulaştığınızda çıtayı daha da yükseltirsiniz. Bu bir nevi kariyer merdiveni ya da belki yürüyen merdiveni gibidir! Üzerine bir kez adım atarsınız, o sizi yukarı taşır.
Fakir insanlar bunu anlamaz – onlar, zenginlik hikâyelerinde sadece iki aşamayı görür:
Bu da şöyle sonuçlanır:
Son derece basit bir mantık: Para, para kazandırmalıdır. Bu, aklınızdan çıkmaması gereken bir kural. Eğer kariyerinizde yükselme sürecine girdiyseniz, elde ettiğiniz gelirleri daha verimli kullanmanın yollarını düşünmelisiniz. Bankaya faize yatırabilirsiniz (tercihen daha güvenilir olan Avrupa bankalarına) ya da işinizi büyütmek için sermayenizi kullanabilirsiniz (böylece kazancınızı daha hızlı artırırsınız).
Benim fazla düşünmeme gerek kalmadı (hiç değilse bu konuda), çünkü ben bir trader’ım. Paramın bir kısmı broker hesaplarımda duruyor; bu sayede hem riskleri düşürüyor hem de kısa sürede daha çok kazanıyorum. Boş vakitte paranın kendini büyütmesini sağlıyorum.
Her yatırımın düşünülerek yapılması şart – tüm riskler tartılmalı ve işler yolunda gitmezse diye yedek bir planınız olmalı. Bu yüzden şu kurallara bağlı kalın:
Aşama aşama ilerleyin! Önce küçük hedeflerle başlayın (tıpkı “bisiklet” örneğindeki milyonerler gibi). O hedeflere ulaştığınızda, hemen daha büyük hedefler koyun ve bunların uygulanması için yollar arayın. Geliriniz arttıkça iştahınız da artacaktır, ama doğru stratejiyi uygularsanız bir gün kendinizi okyanus kıyısında, arkanızda size ait bir malikâneyle otururken bulabilirsiniz. Ve her şey, hayatınızın iplerini elinizde tuttuğunuz için mümkün olabilir!
İçerik
- Milyoner gibi düşün – Harv Erek’in kitabından öne çıkanlar
- Milyonerler yüksek maddi hedeflere ulaşır
- Milyonerler sorunları çözer, fakirler ise sorunların kendisini düşünür
- Milyonerler başkalarının başarısına sevinir
- Zengin insanlar her zaman yeni kâr yolları arar
- Hayatımız bizim elimizde
- Başarılı insanlarla daha çok iletişim kurun
- Zengin insanlar pozitif düşünür
- Küçük başarı büyük hedeflerin anahtarıdır
- Para, para kazandırmalı
Milyoner gibi düşün – Harv Erek’in kitabından öne çıkanlar
Harv Erek, “Milyoner Gibi Düşün!” adlı kitabın yazarıdır – sıfırdan milyonunu kazanmıştır, fakat bu parayı doğru yönetme bilgisine sahip olmadığı için hızla iflas etmiştir. Ardından, zengin ve fakir insanların düşünce yapısını karşılaştırdığı bir kitap yazmıştır. Şimdi, o kitaptaki en önemli noktaları ele alacağız.Milyonerler yüksek maddi hedeflere ulaşır
Zenginlerle fakirler arasındaki ilk fark, milyonerlerin daima kendilerine yüksek maddi hedefler koymasıdır. Fakir insanlar ise finansal anlamda çok daha düşük seviyede hedefler belirler.Bir milyoner, kendine 200 bin dolarlık bir araba, şehir merkezinde ya da elit bir bölgede beş odalı bir daire almak ister. Fakir bir kişi ise “bir gün ikinci el 2012 model bir Kia Rio alabilsem de olur” ya da “şehrin biraz dışındaki küçük bir daireyi kiralasam da yeter” diye düşünür.
Dışarıdan bakınca, herkesin kendi imkânlarına göre hedef koyduğunu düşünebilirsiniz, ama aslında durum öyle değildir. Milyoner hedeflerine nasıl ulaşacağını arar, fakir insan ise kendi mevcut durumuna odaklanarak elindekini gerçekleştirmeye çalışır. Çoğu zaman hem fakir hem de zengin, istediğini elde eder. Fark, harcanan çabanın boyutu ve sonuçların ölçeğindedir. Milyoner, hedeflerine ulaşmak için yaşamında neyi değiştirmesi veya iyileştirmesi gerektiğini düşünür; fakir insan ise içinde bulunduğu durumu temel alır:
- İşim şu kadar maaş veriyor – arabaya para biriktirmem kaç ay sürer ki?
- Şehir dışında bir daire kiralamak mantıklı! Bu şekilde para biriktirebilirim ama işe gidip gelmek için daha fazla zaman harcarım.
Milyonerler sorunları çözer, fakirler ise sorunların kendisini düşünür
Farklı insanların aynı soruna nasıl yaklaştığını hiç fark ettiniz mi? Kimi her şeye pozitif bakar – “Bu gerçekten bir sorun mu? En fazla geçici bir sıkıntıdır, hepsi bu!”, kimiyse aynı sorunu yaşam boyu bir trajediye dönüştürür – “Ne yapacağımı bilmiyorum! Bunun üstesinden gelemem! Her şey çok kötü!”Zengin insanlar, her sorunun bir çözümü olduğuna inanır – biraz düşünmek ve harekete geçmek (yani sorunu çözmeye odaklanmak) yeterlidir. Fakir insanlar ise tam tersine, “Bir sorun var, o hâlde mutsuz olmalıyım!” bakış açısıyla sorunun varlığına takılır. Neden bilmiyorum ama aklıma şu söz geldi: “Alkol sorunları çözmez, ama süt de çözmez!” Sorunları insanlar çözer ve siz bir şey yapmazsanız, sorunlar kendiliğinden ortadan kaybolmaz.
Milyonerler başkalarının başarısına sevinir
Milyonerler, başarıya ulaşmanın ne kadar emek istediğini iyi bildiklerinden, başkalarının kazanımlarına içtenlikle sevinirler. Fakir insanlar ise dünyaya kendi “dar bakış açılarından” baktıkları için, başkalarının başarısı onlarda nefret ve küçümseme uyandırabilir. Kısmen de, başarılı insanların yanında kendilerini “yetersiz” hissettikleri için böyle olur. İşin komik yanı, bu düşünce tarzının satışlarda oldukça etkili olmasıdır. Popüler bir marka oluşturduğunuzda, satışlardan ciddi kâr elde edersiniz. Uzaklara gitmeye gerek yok – Apple, telefonunu zenginlere yönelik pahalı bir ürün olarak konumlandırdı. Fiyatlar, bu telefonları ancak maddi durumu iyi olan kişilerin alabileceğine işaret ediyor. Ama gerçekte, pek çok fakir insan da bu cihazları, finansal durumları böyle bir harcamayı karşılayamasa bile, “mahrum” görünmemek için taksitli veya krediyle alıyor. Perdeler iniyor...Zengin insanlar her zaman yeni kâr yolları arar
Milyonerler, sermayelerini artırmak için yeni fırsatlar ararlar – “Paramı nereye yatırsam daha çok kâr elde ederim?” diye düşünürler. Fakir insanlar ise bu konuyu neredeyse hiç düşünmezler. Gerçekten, “İşim var, evim var, niye bir şey değiştireyim ki?!” mantığı güderler.Ben de zengin bir aileden gelmiyorum (eğitim masraflarım ve ailem için “pahalı” sayılabilecek bazı şeyler birkaç yıllık kredilerle alınırdı). Çevremde milyoner hiç yoktu. Dahası, birçok tanıdığım da kendini geliştirmeyi bırakıp olduğu yerde kalmayı seçti – üniversite bitirip bir işe girdiler, o kadar. Yeni bilgiye kapalılar, hayatlarında değişiklik yapmaya da hevesli değiller (“Neden yapayım ki? İşim ve evim var!”).
Gelişmek ya da gelişmemek herkesin kendi tercihi! Zengin insanlar sürekli gelişir, fakir insanlar ise pek gelişmez. Şimdi bahaneler sıralanabilir:
- Tüm vaktimi işim alıyor
- Ailem var, onlara bakmam gerekiyor
- İşten sonra enerjim kalmıyor, başka bir şeyle ilgilenemem
Nisan 2020 sonu itibarıyla COVID-19 salgını neredeyse tüm ülkeleri etkiledi – dünyanın büyük kısmı evlerinde karantinada oturdu. Benim ülkemde insanlar bir aydır evde kalıyordu (bazı yerlerde daha uzun, bazılarında daha kısa). Peki, siz bu bir ayınızı neye harcadınız? Kişisel gelişime mi, yoksa televizyon karşısında yatmaya mı? Fırsat vardı aslında, demek ki asıl sorun vakit değil, tembellikmiş. İsteyen yol arar, istemeyen bahane!
Hayatımız bizim elimizde
Çocukken aklımdan sürekli şu geçerdi: “Bir şans olsa da yolda bir milyon bulsam!” Şimdi düşününce komik geliyor, ama gerçekten öyleydi. Eminim birçoğumuzda da benzer hayaller olmuştur, bazılarınızda hâlâ devam ediyor olabilir!Ne diyeyim, hâlâ çevremde “o büyük ikramiye bana çıksa” diye mucize bekleyen insanlar var. Üstelik içten içe, benim ulaştığım her şeyin “tamamen şans” olduğunu düşünüyorlar (“Sana yürü ya kulum denmiş!”). Evet, “beni şanslı kılan” şey, boş durmayıp at gibi çalışmam sanırım. Ne şans ama! =)
Üstelik her şey basit bir hayalle başladı – “Markete gidip, fiyatlara bakmaksızın canım ne isterse alabilecek kadar para kazanmak istiyorum!” Bu sözün üzerinden 9 yıl geçti ve birkaç ay önce, kasada ödeme yaparken kasiyer bana “Bu ürün indirimde mi değil mi?” diye sordu. Fiyatına hiç bakmadığımı fark ettim; zira uzun zamandır etiketlere bakarak alışveriş yapmıyorum.
Eski bir hayalin küçük bir kısmı gerçek oldu. Tabii hedefe 9 yılda değil, daha kısa sürede ulaştım, ama sonuçta o hayal bir başlangıç noktasıydı ve beni çözüm aramaya motive etti. Sonra “Artık asla başkası için çalışmak istemiyorum!” fikri geldi ve işte şimdi evdeyim, patron yok, kazancım bana bağlı. Üstelik artık ben de bir milyonerim. Ama elbette “Tamamen şans!” =)
Hedeflere ulaşmanın yolu birkaç aşamadan geçer:
- Hedef belirlemek
- Çözüm aramak
- Uygulamak
- Başarılı olunca “Bunu ben başardım!”
- Başarısız olunca “Suç başkasında!”
Komik görünebilir, ama insanların nasıl manipüle edildiğinin küçük bir örneği bu. Kendi fikri olmayanlar asla başarılı olamaz; çünkü ne kadar kazanacaklarına, nerede ve nasıl yaşayacaklarına kendileri değil, patronları, çevreleri ve büyük şirketlerin “yeni iPhone almalısın” baskısı karar veriyor.
Zenginlerle fakirler arasındaki bir diğer fark da, zenginlerin imkânları ölçüsünde harcama yapmasıdır; fakirler ise aslında karşılayamayacakları şeyleri satın alır. Milyoner paranın kıymetini iyi bilir; ihtiyacı olan şeyi (araba, ev, özel uçak) mevcut sermayesinin sadece belli bir kısmını ayırarak alır. Zenginlerin borcu yoktur; çünkü aslında paraları yetmiyorsa o şeyi satın almaya kalkmazlar (daha iyi yaşamak istiyorsan önce kazancını artır!). Fakirler ise tam tersi, gücünün ötesinde şeyleri alır:
- Binlerce dolarlık telefon mu? Kredili alırım!
- 110 bin dolarlık araba, aylık 3 bin gelirle mi? Hemen! (Ama bir iki aya kalmadan kış lastiğine bile para yetmeyeceği için o araba satılır.)
- Şehir merkezinde daire mi? Yaşasın 25 yıllık mortgage!
Üstelik kredi ve borç işi alışkanlık yapar! Bir kez deneyince, bir dahaki sefere “Bu sorunu daha kârlı nasıl çözerim?” diye düşünmek yerine direkt “Banka halleder, yine kredi çekeyim!” yoluna gidersiniz. Düşünme ve gelişme motivasyonunuzu kendiniz öldürmüş olursunuz – “Niye uğraşayım, eski yöntemle kredi çekerim!” Sonra yıllar geçer ve hâlâ olduğunuz noktada kalırsınız. Bu arada, aynı dönemde sorunlarını maksimum kazançla çözmeye çalışan insanlar ise servetlerini katlamış olur.
Hayatınızdaki her sıkıntı sizi depresyona sokmamalı, aksine harekete geçmeye sevk etmeli! Örneğin, birkaç gün önce biri gelip arabanıza çarptı ve tamir için para lazım. Bu durum nasıl bir avantaj sağlayabilir diye düşünmeye başlayın. Mevcut işiniz masrafı karşılamaya yetmiyorsa, belki de işi değiştirme vakti gelmiştir? Ya da uzun zamandır aklınızda olan, büyük kâr getirebilecek ama “Bilgim ve deneyimim yok” diye cesaret edemediğiniz bir işe başlama vakti gelmiş olabilir.
Bir defa olmadı diye, ikinci defa aynı hatayı tekrarlamayın. Ama ısrarla farklı çözümler arayarak denemeye devam edin. Her yeni girişim, geçmiş hataları telafi ederek sizi daha iyi sonuçlara ulaştırabilir. “Bir kez olmadı, yine olmayacak!” diye düşünmek yerine “Bu sefer farklı bir yol denemeliyim” derseniz, büyük ihtimalle sonuç değişecektir.
Başarılı insanlarla daha çok iletişim kurun
Uzun zamandır bilinen bir gerçek var: Çevreniz, kim olduğunuzu yansıtır! Çevrenize bakın – çoğunlukla kendinizin bir yansımasını göreceksiniz. Fakir insanlar, tıpkı kendileri gibi fakir insanlarla çevrilidir:- Herkes kredi ve borca batmıştır
- Senede bir kez veya iki yılda bir defa Türkiye’de tatil yaparlar
- Eski, yıpranmış ve ikinci el alınmış bir araba
- Kendilerine benzer maaşlı bir iş
- Yeni bir şeyler öğrenme fikrine kapalıdırlar
Milyonerlerle, farklı alanlarda varlık elde etmiş olsalar bile, iletişime geçmek her zaman fayda sağlar. Başarılı insanlar farklı düşünür, sorunlara farklı yaklaşır ve olumlu şekilde planlarını hayata geçirir. Koltuktan kalkmaya üşenen birinin öğretebileceği pek bir şey yoktur.
Zengin insanların başarılarını gördüğünüzde motive olursunuz. Fakir çevrede ise motivasyon çok zayıftır; maaşınız çevrenizdekilerden 200 dolar daha yüksekse, onlardan katbekat ileride sayılırsınız (onların size yetişmesi uzun sürer!). Böyle bir ortamda rekabet de yoktur. Ya da varsa bile öylesine küçük ve gülünçtür ki değinmeye gerek yoktur.
Ben her zaman “Sabah akşam demeden çalıştım, zamanla akıl almaz sonuçlara ulaştım” diyen insanların hikâyelerine hayran oldum. Düşününce, tek gereken şey kalkıp hayallerinizi gerçekleştirmek için harekete geçmektir. Yolda bir milyon bulmayı beklemek saçma. Hem bulsanız bile, bilgi ve deneyiminiz yoksa o para birkaç gün içinde uçar gider.
Zengin insanlar pozitif düşünür
Size arkadaşlarımdan biriyle yaşadığım bir diyaloğu anlatayım:- İşimden nefret ediyorum, ama ayda 700 dolar kazanıyorum.
- Belki seni mutlu edecek ve daha çok kazandıracak başka bir iş bulmalısın?
- Hayır! Bu benim tavanım! Başka işte daha fazla kazanamam.
Affedersiniz de, ne?! Benim tavanım nasıl milyonlar oldu ve dahasını da kazanmayı planlıyorum? İnsanlar kendilerini gereksiz sınırlara sokuyor:
- Terfi etmeyi hak etmiyorum!
- Asla o kadar para kazanamam!
- Milyoner olmak bana göre değil!
Sonra aynı insanlar “Bu geçici bir şey, bırak bu oyunları da sabit bir işe gir!” demeye başladı. Bugünse kimse bana “tembel” ya da “nereye vardığı belli olmayan işlerle uğraşıyorsun” demiyor.
Ben milyoner olarak doğmadım, ama hayallerim ve onları hayata geçirmek için istekliydim. O yüzden hiçbir zaman “Ben buna layık değilim…” ya da “Asla yapamam!” gibi sözler duymak istemedim. Nedense bir dahaki denememde başaracağımı biliyordum. Tabii, önce birinci başarısızlık, ikinci, üçüncü... onuncu… Ama hep inanıyordum ki bir noktada “Bu kadar da talihsizlik olmaz!” deyip sıçrayacağım. Ve gerçekten öyle de oldu!
Her yeni deneme, önceki hataları düzeltti ve beni gitgide güçlendirdi. Sonunda öyle büyük bir başarı elde ettim ki başlangıçta bunun gerçek olduğuna inanamadım (“O kadar denedim, her seferinde olmadı, şimdi birden mi oldu?!”). Yeni gerçeğe adapte olmam biraz zaman aldı – meğer gerçekten “layıkmışım” ve “yapabilirmişim.”
Gördüğünüz üzere, “mucize” ya da “kaderin lütfu” diye bir şey yok. Yolda başınıza “gökten düşen o milyon” da yok. Sadece siz ve hedefinize ulaşma arzunuz varsınız.
Küçük başarı büyük hedeflerin anahtarıdır
Daha önce de söylediğimiz gibi, milyonerlerin ve fakirlerin hedefleri farklıdır, parayı harcama biçimleri de farklıdır. Fakat birçok milyonerin yoksul bir aileden çıktığını unutmayalım; bu yüzden hikâyeleri daha da ilgi çekicidir.Zenginlerin hikâyelerini karşılaştırdığımızda, hepsinde tekrar eden ufak bir özellik görürüz – başlangıçta, o zamanki standartlarına göre oldukça “iddialı” sayılabilecek hedefler koymuşlardır. Sonra o hedefe ulaşmak için yollar aramış ve uygulamaya geçmişlerdir. Hedefler bazen “Bisiklet için para biriktirmek istedim” kadar basit ve tatlı olabilir, ama bakmışsınız bir gün o kişi karşınızda bir milyoner olarak duruyor. Üstelik bu insanlar ilk küçük başarılarını asla unutmuyor, hatta büyük bir zevkle anlatırlar. Unutulacak gibi değil zaten! Bir hayalin oluşması ve onu hayata geçirmeniz, size her türlü hedefin emekle mümkün olduğunu kanıtlar.
“İstedim! Çalışmaya başladım! Elde ettim!” – “Geldim! Gördüm! Yendim!” sözünün modifiye hâli =)
Küçük başarılar, daha büyük hedefler koymaya teşvik eder; onlara ulaştığınızda çıtayı daha da yükseltirsiniz. Bu bir nevi kariyer merdiveni ya da belki yürüyen merdiveni gibidir! Üzerine bir kez adım atarsınız, o sizi yukarı taşır.
Fakir insanlar bunu anlamaz – onlar, zenginlik hikâyelerinde sadece iki aşamayı görür:
- Önceden fakirdim!
- ...
- Sonra milyoner oldum!
Bu da şöyle sonuçlanır:
- İkisi de önce fakir
- Biri gelişmek ve hayallerine ulaşmak için durmadan uğraşır, diğeri ise kanepede uzanmaya devam eder
- Biri zenginleşir, diğeri olduğu yerde kalır ve “Benim milyonlar nerede?!” diye hayıflanır
Para, para kazandırmalı
Biliyor musunuz, tüm banka müşterileri aynı anda paralarını çekmek istese bankalar iflas eder? Çünkü bankalar, mevduat sahiplerinin parasının yalnızca küçük bir kısmını elinde tutar – geri kalan, kredi isteyen diğer kişilere verilmiştir.Son derece basit bir mantık: Para, para kazandırmalıdır. Bu, aklınızdan çıkmaması gereken bir kural. Eğer kariyerinizde yükselme sürecine girdiyseniz, elde ettiğiniz gelirleri daha verimli kullanmanın yollarını düşünmelisiniz. Bankaya faize yatırabilirsiniz (tercihen daha güvenilir olan Avrupa bankalarına) ya da işinizi büyütmek için sermayenizi kullanabilirsiniz (böylece kazancınızı daha hızlı artırırsınız).
Benim fazla düşünmeme gerek kalmadı (hiç değilse bu konuda), çünkü ben bir trader’ım. Paramın bir kısmı broker hesaplarımda duruyor; bu sayede hem riskleri düşürüyor hem de kısa sürede daha çok kazanıyorum. Boş vakitte paranın kendini büyütmesini sağlıyorum.
Her yatırımın düşünülerek yapılması şart – tüm riskler tartılmalı ve işler yolunda gitmezse diye yedek bir planınız olmalı. Bu yüzden şu kurallara bağlı kalın:
- Asla tüm paranızı işinize yatırmayın
- “Tüm yumurtaları aynı sepete koymayın” – birden fazla gelir kaynağınız olsun
Aşama aşama ilerleyin! Önce küçük hedeflerle başlayın (tıpkı “bisiklet” örneğindeki milyonerler gibi). O hedeflere ulaştığınızda, hemen daha büyük hedefler koyun ve bunların uygulanması için yollar arayın. Geliriniz arttıkça iştahınız da artacaktır, ama doğru stratejiyi uygularsanız bir gün kendinizi okyanus kıyısında, arkanızda size ait bir malikâneyle otururken bulabilirsiniz. Ve her şey, hayatınızın iplerini elinizde tuttuğunuz için mümkün olabilir!

Igor Lementov - alltradingprofit.com’da Finans Uzmanı ve Analist
İncelemeler ve yorumlar